“İKİMİZİN ARASINDA BİR SIR” – WhatsApp

Sohbet; insanlık tarihinin değişmez gerçeği. Adem’den (a.s) bu yana insan konuşarak iletişim kurmaktadır. İletişim kurmak hayatımızın merkezi değil mi? Bu asla ama asla değişmeyecek bir gerçektir. Bir insanı iletişimle tanırsın. İletişimle onu bilirsin. İletişimle etkilersin.

Eskiler boşuna dememiş değil mi: “Bir insanı tanımak için onunla yolculuğa çık.” Neden peki? Yolculuk ne yapar insana? Yolculuk ile zaman geçirirsin, yolculuk ile insanı tanırsın. Peki her daim yanında olan bir dost seni ne kadar tanır? Her şeyini bilir, değil mi? Sırdaşımız, dert ortağımız olur. Sevdiğimiz yemekleri bilir. Renkleri, heyecanları…

  1. YY insanların yalnızlaştığı ve mutsuzlaştığı yıllar. Ve eski dert ortaklarımızı kaybettiğimiz yıllar. Her dönem insan kendine dost aramıştır. Peki şu anda bizim dostumuz kim?

Bunu duymak bizi ne kadar tuhaf hissettirse de gerçeği duymak zorundayız. İşte bizim yeni sırdaşımız; makinalar…

Yapay Zekâ kavramı dünyamıza nasıl girdi ve nasıl işler yapıldı, bunları daha önceki yazılarımızda paylaşmıştık. Ve bu yapay zekâ, makinaların en gelişmiş hâli olarak bizim tek sırdaşımız oldu neredeyse. Neredeyse değil, öyle!

Kimi zaman insanın eşini kendisinden daha çok tanıyan bir program. Nasıl olabilir ki bu? Düşün efendi, düşün! Sen eşini mutlu etmek için onun karşısına ne çıkarman gerektiğini bilmiyorken bu program biliyor. Eşin o an mutsuz müzikler dinlemek istiyorsa bunları karşısına çıkarıyor. O an renkli ayakkabılar bakıyorsa en güzelini karşısına çıkarıyor. Hem de indirimli. Sen yapabiliyor musun?

Bunca veri toplandı, işlendi ve kullanıldı. Ve bizi bu hissizleştirdi. Nasıl olduğunu görmek istersen kardeşim Ruh Operasyonu yazımızı oku. Nasıl android insanlar hâline geldik…

Muhteşem dost-sırdaş; WhatsApp… Yazdığımız, konuştuğumuz, gördüğümüz her şeyi kaydedip bunu “Hayır kaydetmiyoruz, bize inanın.” diyen, daha sonra kaydedip bu verileri sattığı ortaya çıkınca büyük tazminatlar ödemek zorunda kalan ve sonunda buna dayanamayıp “Evet ulan bakıyoruz, okuyoruz, satıyoruz, kullanıyoruz ama seve seve bunu kabul edeceksiniz yoksa silin programımı.” diyen kuruluş. Neden şimdi? Bunca yıl kullandı ve artık bunu ilan etmek zorunda kaldı.

Verileri nasıl kullandıklarını göremedik, çünkü görmek istemedik. Çünkü beynimiz donduruldu. Ülkemizde yıllarca “Yerli yazılımlara yönelmeliyiz.” diyen insanlar bağırdıkça hiç kimse ama inanın hiç kimse çıkıp da onların dediklerini yapmadı. “Haklısın ya doğru diyorsun, verileri alıyorlar abi kullanıyorlarmış bunları.” diyerek bu programları kullanmaya devam ettik. Peki nereye kadar?

Çin, Rusya gibi ülkeler bunu çok önceden gördü ve hemen çalışmalara başladılar. 2017 yılında Çin hükümeti WhatsApp uygulamasını ülkesinde kullanılmasını tamamen yasakladı. Evet bazılarımızın, ülkemizde yapılsa “Diktatör bunlar!” yaftası koyacağı bir kanun ile WhatsApp Çin’de resmî olarak yasaklanmıştı. Peki Rusya ne yaptı? Hükümet çalışanlarının tamamı için WhatsApp kullanımı yasaklandı. Kullananlar işlerinden oldular. Yerine kendi uygulamalarını çıkardılar.

Bu hükümetleri bu kadar büyük kararlar aldırmaya iten neydi peki? Hiç düşündünüz mü? Bir uygulama neden bir ülkeyi tedirgin eder? Facebook ise tüm uygulamaları Çin’de yasaklandığından piyasaya gizlice bir uygulama çıkardı “Colorful Baloons”.

Neden bir ülkeye zorla el altından uygulama sokulmak istenir ki? Çünkü insanlara yapılan psikolojik savaşları biliyorlar. Neydi bu savaşlar? Önceki yazımızda belirttiğimiz gibi bir ülkenin kaderini belirleyecek olan seçimlere bile karışıp insanları yönlendirebiliyorlardı.

Bir yerde duyduğum güzel bir söz vardı: “Sağlıklı insanların Twitter kullanması yasaklanmalı :)” şeklinde. Bu bir espriydi ama bunun bir nedeni vardı. Çünkü öyle bir ortamdı ki malum site, insanı her daim sinir edebilecek şeyler karşısına çıkabiliyordu veya isterse psikolojisini bozabilecek…

Bir site düşünün ki bir ülkenin başkanlık seçimine etki ediyor. Twitter ABD seçimlerinde Biden’ı desteklediğinden ötürü Trump’ın birçok yazısını silmiş ve sonunda hesabını askıya almıştır. Facebook’un da zamanında Trump’a yardım ettiği ve onun konuşmalarını insanların psikolojilerine göre etki ettirerek reklam gibi karşılarına çıkardığını da biliyoruz.

Şimdi konumuza dönelim. WhatsApp artık verileri satmak için izin istiyor. Buna hâlâ evet dersek beynimizi satılığa çıkarmaya devam etmiş olacağız. Alışkanlıklarımızdan vazgeçmektense beynimizden vazgeçmiş olacağız. Basit bir durum gibi gözükse de yayınladıkları şeylerle insan psikolojisini etkileyip seçimlerini değiştiren bir savaşın içerisine doğrudan atlamış olacağız.

Biz ne istiyoruz? Her zaman istediğimiz şeyi. Özgür olmayı. Özgürlük; değerlerine, kendine, dinine, ülkene, milletine, devletine sahip çıkmak ile oluyor.

Geçmişten bugüne özgürlük kavramımız hep devlet kurmak üzerine oldu. Şimdi ise devletimize ve beynimize sahip çıkmakla olacak.

Günümüzde “Bilgilerim hükümete gideceğine başka ülkeye gitsin.” diyen insanların da maalesef az olmadığını görüyoruz. Bu insanların zamanında Amerikan mandacılığını savunanlardan ne farkı var? Zamanında da hanedana güvenmeyip Amerikalıları savunan kişiler, aslında ülke içindeki hainlerin gaza getirdiği kişiler değillerdi de neydi? Bugün de bunları görüyoruz. Fakat bunları artık sokakta halk arasında bağıran değil; sosyal medyada bağıran insanlar olarak görüyoruz. Çünkü sokağa çıkma yasağı var!!! Dinimizden uzaklaştırıldık, dinden uzaklaşınca değerlerimizden ve ahlakımızdan da uzaklaştırıldık. Yani aslında kendimizden uzaklaştırıldık. Ve yavaş yavaş vatan sevgimizden de uzaklaştırılmaya başlıyoruz. Twitter’da Vatan sağolsun twitleri atarken yerli ürünlere küfreden, yerli geliştirilen robotlara bile laf eden insan kitlesi oluştu maalesef.

Bunlar yabancı değil, bunlar biziz. İçimizden kişiler bunlar. Bir şeyler geliştirenleri sırf Türk olduğu için kötüleyen ve kullanmayan bizler.

2018’de yerli bir proje olarak WhatsApp alternatifi olarak yapılmış bir uygulama “DEDİ”. Fakat bugüne kadar adından bile kaçtığımız uygulamayı şimdi bir günde binlerce kişi indirdi, kullandı. Ve Whatsapp programından ufak farklarını gördüklerinde soğuyan insanlar…

Gelin mantık çerçevesinde konuşalım. Whatsapp ilk çıktığında sadece mesajlaşma vardı. Daha sonra görseller iletme, konuşma, görüntülü konuşma ve daha bir sürü özellik geldi ve bunları 10 senede yavaş yavaş tamamladı. Fakat şimdi karşımızda 2 yıl önce yapılmış fakat kimse kullanmadığı için askıya alınmış, sonrasında ise bir anda ilgi odağı olmuş bir proje var.

Sizce bu projeyi hemen yere gömüp tekrar özgürlüğümüzü başkasının eline mi vermek daha doğru, yoksa kendi yaptığımız işe sahip çıkıp geliştirip onu çok daha iyi bir hâle getirerek özgür kalmak mı?

Bunu Amerikan mandacılığı mantığından kurtularak düşünün lütfen ve yine lütfen elimizi vicdanımıza koyarak gelecek nesillere mandacılık mantığını mı yoksa gerçek değerlerimizi mi öğreteceğiz, bunu düşünelim.

Ülkemizde hiçbir şeyin yapılmadığını düşünenler, gelişmeleri görmeyen (görmek istemeyen) kitlelerden oluşuyor. Google diyoruz karşımıza yerel site “yaani” çıkıyor. Whatsapp diyoruz karşımıza yerel “Bip”, “Dedi” gibi uygulamalar çıkıyor. İşletim sistemi olarak bile Pardus kullanılıyor. Tüm bunların alternatifi var, fakat maalesef beynimizin bir alternatifi yok.

Umarız Çin, Rusya gibi ülkelerden sonra biz de artık kendi uygulamalarımıza sahip çıkar ve gerçek özgürlüğümüze kavuşuruz…

Esenlikle kalın…

Bu yazı yorumlara kapalı.