DELİLER FATİH’İN FERMANI

“Deliler Fatih’in Fermanı” filmiyle Türk tarihinde pek bahsedilmeyen, sultanın savaşa gönderdiği ilk ordusu, devlet için feda-yı can eden ümmetin gizli hizmetkarları, mülk için değil Malik’ül Mülk için savaşanları, Türklerin Gök Börülerini, Deliler Birliği’ni ve hikâyesini daha yakından bilme imkânını bulmuş olduk. Fatih Sultan Mehmet Han’ın fermanıyla uyandırılan birliğin gizli harekâtını izleme fırsatı bulduk.

Filim vizyona girer girmez Almanya’nın linç kampanyasına uğradı. Bakınız bundan 3 asır geriye gidin ABD’nin, 5 asır geriye gidin Almanya’nın, 7 asır geriye gidin Fransa’nın, 1500 yıl geriye gidin İngiltere’nin tarihinde kahramanlık göremezsiniz. Ama Türk tarihinde iki bin yıl dahi geriye gitseniz şanlı bir Tarihe tanıklık edersiniz. Kürşat’ın kırk çerisiyle istiklâl ateşini yaktığını, Göktürk Devletinin Çin İmparatorluğunu vergiye bağladığını, Atilla’nın Roma’yı haraca bağladığını, Tonyukuk’un Çin hapishanesinden kaçıp devletin ulu veziri olduğunu ve hepsinin bunları delirerek yaptığını göreceksiniz.

Ruh bedende yoksa cansız bir cesettir. Bir kalp, bir beyin, bir ruh! Neden delirir beyin? Neden beden dar gelir ruha? Neden kalp görünce sızlar, gidince parçalanır? Bir insan neden delirir, neden? Devletine aşık ise delirir. Milletine aşık ise delirir. Vatanına, bayrağına aşık ise delirir. Uğruna her gün şehit olan askerleri var ise delirir. Sen yaşa diye, kışın buz gibi soğukta, yazın sıcaktan kavrularak operasyona çıkanlar için delirir. Milletin birliği için, devletin bağımsızlığı için gençliğini heba etmiş, bu yolda “verdiğim, ödediğim bedellerin hiçbirisi umurumda değil” diyen adamın, Muhsin Yazıcıoğlu’nun Anadolu’nun karlı dağlarına düşüp donarak şehit oluşuna şahit olunca delirir… İşte o an ruh harekete geçer. Akıl normal çalışmaz, normal üstü bir güçle çalışır. Gerçek delirmek budur! Sanmayın delirmek akli melikelerini yetirmektir. Tam tersine akli melekelerini kuvvetlendirmektir. Bu delirmek hakikati bulup özüne dönmektir!

Delirmek insan beyninin asli olarak kendisini keşfetmesi ile başlar. Kendisini keşfetmeye başlayan beyin sorgular. Ben kimim, bu dünyaya neden ve nasıl geldim? Kalbim neden atıyor? Bu dünyadaki görevim ne? Ne kadar yaşayacağım? Bu bayrak için insanlar neden ölüyor? Ben Müslüman bir Türk’üm ve dünyada her gün belki yüzlerce Müslüman katlediliyor ama ben ne yapıyorum? Barış için ne yapıyorum? Neden biz mutlu değiliz? Bu memlekette neden huzur yok? Neden hep kan akıyor? Geldiğimiz yeri, kim olduğumuzu, kimin ümmeti olduğumuzu, kimin torunları olduğumuzu unutalım, hafızamızı kaybedelim diye olabilir mi?

İşte bizler, bu bedenin ve ruhun devraldığı mirası görev bilip, bu destansı direnişi tekrar başlatacak nesiliz. Her birimiz devletimize hizmet etmek için, insanlığa faydalı olmak için daha çok okuyarak, gezerek ve üreterek çalışacak olanlarız.

Coğrafyanın kaderi nasıl etkilediğini, bu kadim toprakların yetiştirdiği büyük âlim İbn-i Haldun 1300’lü yıllarda “Coğrafya kaderdir.” diyerek özetlemiştir. Bu bilgiye bağlı kalarak bir de şunu ekleyelim: Bilim insanları, kişi olarak ve millet olarak yaşanan önemli olayların, acıların, mutlulukların yani kısaca tarihin genlerle bir sonraki nesle aktarıldığını söylüyor. Geçmişimiz, DNA’larımızda kodlanmış bir hâlde vücudumuzda dolaşıyor.

“Fıtrat değişir sanma! Bu kan yine o kandır!” derken Namık Kemal, genetik biliminden muhtemelen haberi yoktu.

“Sancağımı yedi iklim, 3 kıtada gezdirmeden Hakkın divanına varmam!”

Bizler bu kadim toprakların belki de en şanssız çocukları olarak dünyaya gözlerimizi açtık. Elimize ne ok alıp ata binebildik ne de mızrak alıp ava gidebildik. Biz ne elimize kılıç alıp Malazgirt’te Alparslan’ın yanında savaşabildik ne de Üsküdar’dan Fatih’in toplarının Bizans surlarını dövmesini izleyebildik. Bizler ne Göksultan Abdülhamid’in devleti muhafazasına şahit olabildik ne de Süleyman Askeri ile, Zenci Musa ile Teşkilâtı Mahsusa’nın içerisinde yer alabildik. Ne Yemen’de ne Çanakkale’de düşmana silah doğrultabildik. Bunun için üzgünüz, fakat umutluyuz! Her an delirebiliriz! 15 Temmuz gecesi delirdiğimiz gibi. Nasıl ki o gece hiç tanka binmemiş insanlar tank durdurmayı da kullanmayı da öğrendi, yine bir gün gelir de ortada tank kalmaz helikopter kalmaz, sadece atlar kalırsa bu millet at gördüğünde ne yapacağını ne yöne gideceğini çok iyi bilir!

“Zalim haddini aşmış, artık sabır taşmıştır!”

Bilgi insana neyi öğretir bilir misiniz? Bilgisiz olduğunu ve en dip kuyularda bile bir ışığın olabileceğini öğretir. Cehalet, bilgisizliğin vermiş olduğu bilgi ile yok olur. Kendini ne kadar geliştirirsen o kadar yeni başlamış hissedersin. Kalbin her dem inkılâp hâlinde olması gibi. Kötü bilgiler temizlenecek, yenisi pompalanacak. İşte delilik de burada başlar. Ya elin kalem tutacak ilim öğrenip yazacaksın ya da elin silah tutacak, peygamber ordusuna nefer olacaksın. Kan ve ter akacak…

Filmde Baba Sultan’ın Deliler’e görev verdiği sahnede iki sorusu vardı:

“Ali kimdir!” Ali odur ki: “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” diyen, kılıcı kadar kalemi de keskin olan ilim adamı.

“Ömer kimdir!” Ömer odur ki: “Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” diyen devlet adamıdır. Kalbi ile dinleyendir. Malını ve devlete ve insanlığa feda edendir. Nefsini adalete sunandır.

Yeniden inşa etmek istediğimiz tarihimizi, doğru bir şekilde her kalbe, her ruha, her Ömer’e, her Ali’ye sunmayı ve bu uğurda delirmeyi göze almış kimseleriz dedi, Deliler filmini yazan Cem Uçan. Avrupa’nın desteklediği Vlad! Kazıklı voyvoda! Arkasında koca bir İnsan Hakları Örgütü! Onun arkasında ülkelerinde geçmişte kahraman çıkmamış ama kendilerini kahraman olarak ilan eden siyasiler!

Avrupa kendi sahte kahramanlarını “Marvel” adı altında sinema severler ile buluştururken bizler kahramanlığı Hz. Ali cenknamelerinden, Mete Han’dan, Kürşad’dan, Nene Hatun’dan, Onbaşı Seyid’den, Aliya İzzetbegoviç’ten, Peygamber Ocağı’ndan, Muhsin Başkan’dan, Ömer Halisdemir’den, Eren Bülbül’den ve gelen şehit haberlerinden öğrendik!

Toprağa gömülüp, yağan yağmur ile topraktan çıkanlar, onlar Hak için delirenler! Devletin ve milletin hayatı için kendi hayatlarını ortaya koyanlar… Huuu! Delular!

Bu yazı yorumlara kapalı.